İsrail Filistin topraklarını nasıl işgal etti?
Yahudiler; MS 60 yıllarında başlattıkları isyan sonrasında Roma İmparatoru Titus tarafından Filistin topraklarından sürüldü. Merkezi Kudüs olan topraklarda neredeyse hiç Yahudi bırakılmamıştı. Dünyanın çok çeşitli bölgelerine dağıldılar. Yaşadıkları tüm coğrafyalarda ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören Yahudilere yalnızca İslam coğrafyasında adaletle davranıldı. Hz. Ömer Kudüs’ü fethinde onlara ibadet hürriyeti ve adalet verdi. Selahaddin Eyyubi onları ve mabedini korudu. Endülüs’ün Kirli Elizabeth tarafından ele geçirilmesinde, Yahudileri gemilerle soykırımdan İkinci Bayezid kurtardı. 1517’de Osmanlı hâkimiyetine geçen Filistin toprakları yüzyıllarca sakin ve huzurlu bir dönem geçirdi. 1840’a kadar Kudüs’ün güvenliğini yalnızca 20 kişi sağlıyordu. 1840 yılında İngiltere’nin Hindistan yolunu garantiye almak için Filistin topraklarında bir İsrail devleti kurma planı Osmanlı tarafından öğrenildi. İstanbul dışında ilk telgraf posta hattı Kudüs’e kuruldu ve mülki amirler anormal hareketlilik konusunda uyarıldı. 1882’de Abdülhamid Han Osmanlı vatandaşı olmayan Yahudilerin Filistin topraklarına girişleri için “Kırmızı Pasaport” uygulaması başlattı. Vatandaş olmayan Yahudilerin Filistin’de toprak edinmesi yasaklandı.
1997’ye gelindiğinde Avusturyalı Yahudi Theodore Herltz öncülüğünde İsviçre Basel’de Uluslararası Siyonist Teşkilatı kuruldu. Yine Herltz tarafından Sultan Abdülhamid Han’a bir heyet gönderildi. Bu heyet Filistin toprakları karşılığında; Osmanlı Devleti’nin bütün dış borçlarını ödemeyi teklif etti. Abdülhamid Han ise “Filistin toprakları benim değil milletimindir. Plevne harbinde benim Kudüs ve Şam alaylarım son askerine kadar şehit düşmüştür. Onların öksüzlerinin toprağını kimseye satamam.” diye cevap verdi. 1916 ‘da İngiltere dış işleri Bakanı Balfour, hem bir lord hem de dünyanın en zengin Yahudi’si olan Lord Rotchild’e Filistin topraklarında kurulacak bir İsrail devleti sözünü verdi. Mekke Şerifi olarak atandı. Şerif Hüseyin Birinci Dünya Savaşında Halifeye bağlılığını bildirdikten sonra oğlu Abdullah’ı İngiliz ve Fransızlarla görüşmeye gönderdi. 1919’da Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal Siyonist Lider E. Weizman ile anlaşma imzaladı. Siyonist göçünü birlikte organize etti. Şerif Hüseyin ve oğlu İngilizlerin yanında Osmanlıya karşı savaştı. Medine, Cidde, Şam, Ürdün, Suriye, Hicaz kısaca Arap yarımadası bu ihanet ile kaybedildi. Filistin’de bir İsrail devleti kuruldu. 14 Mayıs 1948’de İsrail devleti kuruldu. 15 Mayıs’ta ise Filistinliler için NEKBE (büyük felaket günü ) ilan edildi. Yüzbinlerce Filistinli topraklarından sürüldü, mülteci oldu.
Birinci İntifada
Filistinliler işgalci İsrail’e karşı mücadelesini sürdürdü.1987’de İsrailli bir askerin aracını 4 sivilin üzerine sürerek öldürmesi sonucu protestolar başladı. Protestocu bir gencin İsrail askeri tarafından öldürülmesi protestoların Batı Şeria ve Kudüs’e yayılmasına daha sonra tüm Filistinlilerin isyanına neden oldu. Başlangıçta yalnızca sokaklarda yürüme, İsrail polisine direnme, grevlerle başlayan intifada hareketi İsrail güvenlik güçlerinin terör yöntemleri ile bastırılmaya çalışıldı. Filistinlilerin kullandığı en ağır silah taş atmak iken İsrail polisi plastik mermilerle binlerce Filistinliyi sakat bıraktı, gerçek mermilerle binlercesini öldürdü. Dünya elbette yine yalnızca kınadı ve İsrail’in umurunda olmadı. İsrail Polisi İsaac Rabin’in emriyle “kemik kırma” operasyonu dedikleri iğrenç yöntemi kullandı. Yakaladıkları göstericilerin uzuvlarını taşlarla kırıp sakat bırakıyor ve tedavi edilmelerini engelliyorlardı.
Resmi verilere göre 1162 Filistinli şehit edilmişti. Bunların 246’sı çocuk şehitlerdi. 90 Bin Filistinli yaralanmıştı. Binlerce Filistinli ise çocuk, kadın, erkek, yaşlı, siyasetçi İsrail hapishanelerine atıldı. İntifada 1993’te bitti. Oslo’da yürütülen Barış görüşmeleri İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmesini ve bağımsız Filistin Devleti kurulmasını öngörüyordu. Ama İsrail asla 1967 sınırlarına çekilmedi.
İkinci İntifada
İkinci İntifada ise 30 Eylül 2000 ‘de İsrail askerlerinin Gazze’de sivillere saldırmasıyla başladı. 2005 resmi rakamlarına göre ikinci intifada da 4 bin 412 Filistinli şehit oldu. 48 bin kişi yaralandı. İşgalci İsrail tarafında ise 69 ölü ve 4 bin 500 yaralı vardı.
Gazze Ablukası
2005 yılında Ariel Sharon Gazze’deki işgalci Yahudileri çıkarmak için talimat verdi. Radikal Yahudiler çıkmamak için direndi. Hatta yer yer İsrail askerleriyle çatıştılar. Onlara göre Gazze, Kudüs, Batı Şeria hepsi Yahudilerindi. Ariel Sharon Batı Şeria’daki Filistinlilerin evlerini ve topraklarını gasp ederek oraya işgalci Yahudiler için yerleşim yerleri açtı. İşgalci İsrail Gazze’deki Yahudileri çıkardıktan sonra Gazze’yi tam ablukaya aldı. 2006 Ocak ayında Gazze’de yapılan seçimi HAMAS’ın kazanması İşgalci İsrail’i çok kızdırdı. 2006 Haziran ayından itibaren İsrail Gazze’yi havadan vurmaya başladı. 2007’de İsrail ve Filistin arasında ateşkes imzalandı. Ancak İşgalci İsrail 2008 Aralık ayında tekrar saldırdı. Savaş suçu sayılan fosfor bombalarını kullandı. Çoğu sivil çocuk ve kadın 1400 kişiyi katletti. 2014 ‘te yeniden saldırdı ve 2200 Gazzeliyi katletti. Hastaneler, siviller, balıkçılar hedef alındı. Arada ABD önderliğinde sözde barış girişimleri yapıldı ve hiçbir sonuç çıkmadı. Özellikle 2014’ten beri İşgalci radikal Yahudiler Mescid-i Aksa’ya girerek provokasyon yapmaya devam ediyor. Her yıl Ramazan ayına denk getirilen özel katliamlara imza atıyor. Ve her gün bir Filistinlinin evine hayatına el konuyor. İşgalci İsrail’in Gazze ablukası 15 yıldır devam ediyor. Gazze dünyanın en büyük Açıkhava hapishanesi. İki milyon nüfuslu Gazze’de İsrail saldırıları nedeniyle altyapı çökmüş durumda. Hastaneler, kamu binaları ve evler yıkılmış harap vaziyette. En temel insani ihtiyaçların bile Gazze’ye ulaştırılması İşgalci İsrail tarafından engelleniyor. Günde en fazla 3 saat elektrik verilirken, zaman zaman Su şebekesine İsrail tarafından zehir konuluyor. Yılda 5 bin canlı doğumun olduğu Gazze’de bebeklerin yüzde onu hastane /kuvöz yetersizliğinden ölüyor. Hastalık nedeniyle Gazze’den çıkış isteklerinin yüzde seksenine olumsuz cevap veriyor.
Siyonist güçlerin Filistinlilere zulmü bitmiyor
İsrail; işgal altında bulundurduğu Filistin halkına sadece silahlı soykırım yapmıyor. Aynı zamanda sistematik psikolojik şiddet de diğer bir soykırım yöntemi. Filistinliler için yollar ayrı. 3 anayol hattından bir tanesi Filistinlilerin kontrollü geçişine izin verse de yol sürekli metal ızgaralarla kapatılıyor. İşgalci İsrail’in kontrol noktaları; Filistinlilere fiziksel şiddet ve psikolojik baskı için bir başka enstrüman. Uzun bekletmeler, tutuklamalar bazen de kontrol noktasında doğrudan öldürülen Filistinliler hemen her gün yaşanan olaylar. Öte yandan İsrail, 1967’de işgal ettiği Doğu Kudüs’te işgalci Yahudiler için 18 yerleşim bölgesi yaptı. Hedef Filistinli nüfusu yüzde 12’nin altına düşürmek. İşgalci İsrail’in bu politikasına radikal Siyonist örgütleri Elad ve Ateret Cohanim gibi dernekler ciddi destek yapıyor. İsrail kendi uydurduğu GAİPLİK yasasına göre sürdüğü Filistinlilerin mülklerine el koyarken bir yandan da binlerce Filistinlinin evlerini imarsız olduğu bahanesiyle yıkmaya devam ediyor. İsrail ne zaman katliam yapsa TV kanallarında bir Nazi Soykırım filmiyle dünya halkları uyutuluyor. Arap ligi için uyku hapına bile ihtiyaç yok çünkü onlar gönüllü uykuda. Son yıllarda Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed Bin Salman, Muhammed Bin Zayed ve Muhammed Dahlan üçlüsünün İsrail ve ABD ile kirli ilişkiler ağı dünyanın gözleri önüne serildi. Mossad’ın 3 M si de denilen bu üçlü sözde Arap Milliyetçiliği adına Türkiye aleyhinde lobi faaliyetleri yürütüyor ve fonluyor. Üstelik terör örgütü FETÖ ve PKK’ya maddi destek sağladıkları belgelenmiş durumda.