Avrupa Birliği, hakkaniyet, adalet ve eşitliğin birliği olarak kendisiyle gurur duyar. Ancak AB, Doğu Avrupa’da mültecilere yönelik insanlık dışı muameleyi görmezden geliyor.
Doğu Avrupa’da mültecilere topyekün saldırı başlatan yalnızca devletin başındakiler değil. Kamu görevlileri, polisler ve halkın ezici çoğunluğu da bu saldırıya katılıyorlar.
1. Macaristan
“Her bir mülteci, kamu güvenliği ve terör tehdidi oluşturur.” —Viktor Orban, Macaristan Başbakanı.
Macaristan, AB’nin üye ülkelerin alması gereken asgari mülteci sayısını belirlediği kota sistemini reddeden dört AB üyesinden biriydi. Visegrad grubunu oluşturan bu 4 ülke— Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Slovakya — anlaşmayı bozdular.
Kamuoyu da benzer bir duruş sergiledi ve Ekim 2016’da yapılan referandumda Macarların %98’i AB kotasını reddetti.
“Buraya gelenler başka bir dini canlandırıyor ve tamamıyla farklı bir kültürü temsil ediyorlar. Onların büyük çoğunluğu Hristiyan değil, fakat Müslüman.” — Orban.
Eylül 2015’te Macaristan, Sırbistan sınırı boyunca sığınmacıları ülke dışında tutmak için 175 km’lik dikenli telden çit ördü. Sınırın 8 kilometre içerisinde yakalananlar Sırbistan’a geri gönderildi.
Sınır dışı edilen kişiler, kelepçelendiklerini ve tekme tokat dövülerek çitten kovulduklarını söylediler.
“Macaristan, sığınmacılar için bütün kuralları çiğniyor.” —Lydia Gall, İnsan Hakları İzleme Örgütü bölgesel araştırmacı.
Macar polisi, ayrıca bir mülteci kampında havaya mültecileri için yiyecek fırlattığı videonun ortaya çıkmasının ardından kınandı.
“Kafeste hayvanların beslenmesi gibiydi, Avrupa’daki Guantanamo gibi.” — Alexander Spritzendorfer, Macaristan’ın Roszke mülteci kampında ziyaretçi.
2. Çek Cumhuriyeti
Çek Cumhuriyetçi, AB kotasını reddeden bir diğer Doğu Avrupa ülkesi. Ağustos 2015’te yapılan bir ankete göre, Çeklerin %94’ü ülkelerindeki sığınmacı ve göçmenlerin sınır dışı edilmesi gerektiğini düşünüyor.
Kalıcı damgalarla birlikte sığınmacıların elleri üzerine numaralar yazan Çek güvenlik personeli görüntüleri, Avrupa’da 2.Dünya Savaşı sırasında Nazilerin Yahudilere yönelik muameleleriyle benzeştirilmesine yol açtı.
İnsan hakları grupları ve aktivistler Çek otoritelerini göçmenlere ve sığınmacılara suçlu gibi davranmakla suçladı.
“Orası yalnızca bir hapishane gibi…Çitler var orada, dikenli teller, polisler, güvenlik görevlileri var. Oradaki insanlar gerçekten umutsuz durumdalar.”— Hana Kavanova, mülteci ıslahevinde gönüllü.
Prag’da Bela-Jezova mülteci ıslahevinde gönüllü olan Hana Kavanova, kampta yetkililerin henüz sezaryanla yeni bebek doğurmuş olan bir kadını alıkoyduklarını söyledi. Kavanova, “O’nun açıkça tıbbi tedaviye gereksinimi olduğu halde yetkililer kadını gece boyunca diğer mültecilerle birlikte bir spor salonunda kilitli tuttular.” dedi.
Dahası bu ıslahevlerinde kaldıkları gün başına 9 euro ödeyen mülteciler, düzenli olarak soyunarak aranıyorlar ve nakit paralarıyla cep telefonlarını teslim etmeye mecbur bırakılıyorlar.
3. Slovakya
“Slovakya Hristiyan bir ülke olduğu için buraya gelerek topraklarımızda camiler yapmak isteyen ve devletin değerlerini, kültürünü ve doğasını değiştirmeye çalışan 300-400 binlik Müslüman mülteci akınına müsamaha gösteremeyiz. Slovakya’da İslâm’a yer yok.” —Slovakya Başbakanı Robert Fico, Ocak 2015.
Slovakya da AB kotasını reddederek sadece Hristiyan mültecileri almaya razı olduğunu açıkladı.
“Size söyleyebilirim ki, biz asla — kota sistemi altında— tek bir Müslüman’ı dahi Slovakya’ya getirmeyeceğiz.” — Slovakya Başbakanı Robert Fico
Ülke aynı zamanda sığınmacıları ülke dışında tutmak için Macaristan ve Avusturya sınırlarına tel örgü yaptırdı.
Geçen yıl, Slovak sınır güvenliği görevlisi 26 yaşında Macaristan’dan ülkeye geçmeye çalışan Suriyeli bir kadını sırtından vurarak yaraladı.
“Slovak otoritelerinin savaştan kaçan masum insanların üzerine ateş etmesi korkunç.” Andrew Stroehlein, İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa Medya Direktörü.
4. Bulgaristan
Üniforma kamuflajı altında ormanın içinde Türk sınırı boyunca saklanmış olan Bulgar milis, sığınmacıları ve göçmenleri sınır dışı edebilmek için pusuya yatıp bekliyor. Polis destekli milis kuvvetleri komutanı Vladimir Rusev, yaklaşık 40 bin gönüllünün bu operasyonlarda yer aldığını iddia ediyor.
Slovakya’nın aksine Bulgaristan zaten önemli sayıda Müslüman nüfusa sahip bir ülke. Ancak Bulgar Başbakan Boiko Borisov, Bulgarların dışarıdan gelen çok sayıda Müslümanın ülkenin demografik yapısını birdenbire değiştirmesinden endişe ettiğini söyledi.
Bulgaristan’da gözetim merkezlerinde tutulan göçmenler ve sığınmacıların otoritelerin boyunduruğu altında kötü muameleye maruz kaldığı naklediliyor.
17 yaşındaki Iraklı sığınmacı Alan Murad, “bana vurdular ve paramı aldılar. Avrupa’da cenneti bulmaya çalışarak evimdeki cehennemden kaçmıştım. Bunun yerine, burada başka bir cehennem buldum.” dedi. Diğer mülteciler de cep telefonlarının ve montlarının sınır polisi tarafından çalındığını bildirdiler.
Bulgaristan’da mülteciler rüşvet alan polis memurlarına tuutklanmamak için ödeme yapmak zorunda bırakılıyorlar.
5. ve 6. Hırvatistan ve Slovenya
Slovenya 2015’in sonlarında Hırvatistan sınırı boyunca dikenli tel duvar örmeye başladı. Ülkenin Başbakanı Miro Cerar, mülteciler için Balkan rotasının kapatıldığını söyledi.
Ekim 2015’te Slovenya’da hapsedilmiş binlerce göçmen ve mülteci, otoritelerin boyunduruğu altındaki kötü muameleye karşı isyan etti. Mülteciler, Hırvatistan sınırındaki kamplarda yiyecek, su ve battaniye eksikliğinden yakınıyorlardı.
Şengen bölgesine dahil olmayan Hırvatistan, göçmen ve mülteciler için Balkan kuzey rotasında transit geçiş olmayı da reddediyor. Bunun sonucunda, yaklaşık 2 bin mülteci Sırbistan’dan Hırvatistan’a geçme teşebbüşü sırasında, iki ülke arasındaki tarafsız bölgede barınaksız ve çaresiz durumda kaldı.
Binlerce mülteci bu şekilde Slovenya, Sırbistan ve Hırvatistan sınırlarında çaresiz durumda kaldı.
Bütün bu hak ihlâlleri yaşanırken, BM’nin çağrıları/uyarıları ve AB’nin kotaları yetersiz ve etkisiz kaldı.
Kaynak: https://medium.com/trt-world/how-6-eastern-european-nations-have-hunted-…