Yunanistan’ın kara ve denizden geçiş yapmaya çalışan savunmasız sığınmacılara karşı sert tutumu, ülkelerin uluslararası anlaşmalar uyarınca iltica talep edenlere karşı yükümlülüklerini gündeme getirdi.
Yunanistan’ın sığınmacı tutumu, ülkenin, AB hukuku ve BM anlaşmalarını açık bir şekilde ihlal ettiğini ortaya koyuyor.
Yunanistan sınırda insanlığı batırıyor
Avrupa’ya geçmek için Edirne’ye gelen sığınmacıların sayısı her geçen gün artarken, Yunan hükümetinin sığınmacılara karşı sert tutumu dünya genelinde eleştiriliyor.
Sığınmacılara kapılarını açmayan Yunanistan, çocuk ve kadınların da bulunduğu topluluğu sert hava koşullarında aç susuz sınır kapısında bekletmekle kalmayıp, çok sert müdahalelerde bulunarak uluslararası insancıl hukuku ayaklar altına alıyor.
Geceyi açık alanda geçiren sığınmacılara Türkiye sınırından vatandaşlar ve sivil toplum kuruluşları çeşitli gıda ve ihtiyaç malzemesi yardımı yapıyor.
Yunan güvenlik güçlerinin sığınmacılara biber gazı, göz yaşartıcı bomba ve tazyikli suyla müdahale ettiği ve lastik botla Ege Denizi’ne açılıp Yunanistan kara sularına girenlerin Yunan Sahil Güvenlik botlarınca geri itildiği de kameralara yansıdı.
Öte yandan, Yunan güvenlik güçlerinin kullandığı orantısız güç sonucu iki sığınmacının hayatını kaybettiği rapor edildi.
Yunanistan taraf olduğu BM anlaşmalarını ihlal ediyor
Uluslararası hukuk ile mültecilere dair uluslararası sözleşme ve mutabakatlara göre, kendilerini güvende hissetmeyen, savaş ve benzeri korkular nedeniyle ülkelerini terk eden her insan başka bir ülkeye sığınma hakkına sahip bulunuyor.
Bu kişilerin, geldikleri ülke makamlarına kendilerini tanıttıktan sonra iltica ya da sığınma başvurusunda bulunarak “mülteci” statüsü kazanma hakları mevcut.
Bu sözleşmelere taraf devletler, ülkelerine gelen kişilere bu imkanı sağlayacak yapıları oluşturma yükümlülüğünde.
1951 Mülteci Sözleşmesi ve 1967 Mültecilerin Statüsüne Dair Protokol’ün koruyucusu olarak hizmet veren Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine (BMMYK) göre, mültecilerin korunması devletlerin birincil sorumluluğunda.
1951 Sözleşmesi’ni imzalayan ülkelerin sınırları içerisinde mültecileri koruma ve onlara uluslararası standartlara uygun şekilde davranma zorunluluğu bulunuyor.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 14. maddesinde de “Herkes zulüm karşısında başka ülkelerde sığınma talebinde bulunma ve sığınma hakkından yararlanma hakkına sahiptir.” ibaresi yer alıyor.
Yunanistan taraf olduğu sözleşmelere uymuyor
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in, ülkesinin bir ay boyunca sığınma başvurularını durduracağını bildirmesi ise hem uluslararası hem de AB hukukunun ihlali anlamına geliyor.
Nitekim BMMYK tarafından 2 Mart’ta yapılan açıklamada ne 1951 Mülteci Sözleşmesi ne de AB mülteci hukukunun, sığınma başvurularının kabulünün askıya alınması için bir yasal dayanak oluşturduğunun altı çizildi.
AB Yunan güvenlik güçlerine alkış tutuyor
Yunanistan’ın sert müdahalesine BM ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarından yoğun tepki gelirken, üyesi olduğu AB, insanlık dramına karşı sessiz kalmayı tercih ediyor.
2015 yılından bu yana göç politikasını sığınmacıları sınırlarından dışarıda tutmaya göre planlayan AB, Konsey, Komisyon ve Parlamento başkanlarını ciddi şekilde uluslararası hukuku ihlal eden Yunanistan’la dayanışma göstermek için Yunanistan-Türkiye sınırına gönderdi.
“Yunanistan’ın sınırları Avrupa’nın sınırlarıdır” açıklamasında bulunan AB, aynı zamanda sığınmacılara karşı orantısız güç kullanan Yunan güvenlik güçlerine de teşekkür etti.
Panik halinde dışişleri ve içişleri bakanlarını da olağanüstü toplantıya çağıran AB, aynı zamanda Yüksek Temsilci Josep Borrell ve Konsey Başkanı Charles Michel’i Türkiye’ye gönderdi.
Kaynak: AA