Aralarında Suriyeli bir mülteciyken aktivist olan Sara Mardini’nin de bulunduğu yirminin üzerinde yardım kuruluşu çalışanı, Avrupa’da 2015-2016 yılları arasında yaşanan göç krizinin ardından Yunanistan’a ulaşan göçmenlere yardım ettikleri ve casusluk yaptıkları iddiasıyla salı günü yargı önüne çıktı. Dava göçmen krizinin ön saflarında yer alan Yunan adası Midilli’de, Yunanistan’ın muhafazakar hükümetinin Avrupa’daki iklime paralel bir şekilde göç ve göçmenlerle çalışan gruplara dair tutumunu sertleştirdiği günlerde başladı. Yazdan önce genel seçimlere girmeye hazırlanan hükümet yeni bir göç krizini önlemeyi vadederken yetkililer Türkiye ile olan kuzey kara sınırına çit çekip ilave muhafızlarla güçlendirme sözü verdiler.
Yunanistan ile Türkiye arasında toprak anlaşmazlıkları ve göç gibi konularda son aylarda yükselen gerilim, uzun süredir huzursuz bir ilişki içinde olan iki komşu ülke arasında ihtilaf endişelerini artırıyor. Yunanistan yargısı, göçmenlerle iş birliği yapan sivil toplum kuruluşlarına sert tedbirler getiriyor. Yunanistan, 2020 yılında Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK) işleyişine yönelik düzenlemeleri sıkılaştırdığından beri bu gruplarla giderek daha fazla sorun yaşıyor. STK’ların bir kısmının Yunanistan tarafından “geri itme” olarak adlandırılan, yasalara uygun olmayan sınır dışı etme vakalarının belgelenmesine yardımcı olduğu biliniyor. Bazı analistler, STK’lara yönelik baskının Yunanistan’ın Türkiye ile zorlu ilişkisinden kaynaklandığını söylüyor. Atina Üniversitesinden hukuk teorisi profesörü Aristides Hatzis, “Bugün Ege’de bir soğuk savaş yaşanıyor. Mülteciler Türkiye tarafından silah gibi kullanılıyor. Ancak Türkiye tarafından kullanılmaları içinde bulundukları çıkmazı azaltmıyor ve çoğu STK gönüllüsü yalnızca durumun insani boyutuyla ilgileniyor.” diyor.