Hilafet: İsveç dizi üzerinden İslam düşmanlığını körüklüyor

Koronavirüs salgınıyla beraber karantina günlerinde film ve dizi izlemek için herkesin daha fazla vakti oldu. Bunun için en çok tercih edilen platform ise 167 milyon üyesiyle Netflix. Bu kadar insanın takip ettiği bu platformdaki yeni dizilerden biri de Kalifat (Hilafet). İsveç yapımı dizi göçmenler ve Müslümanları terörist olarak gösteriyor.
Dizi 12 Ocak’ta İsveç’in ulusal kanalı SVT’de yayınlandı. Ülkenin tüm panolarında reklamı yapıldı. Çünkü İsveç’te iktidardaki aşırı sağcı İsveç Demokratlar Partisi zaten Nazi destekçisi olduğunu ve beyaz ırkın üstünlüğünü savunduğunu açıkça belli ediyor. Daha 1 ay önce Yunanistan sınırında İsveçli bir milletvekili, göçmenlerin ülkesine gelmemesi için “İsveç dolu. Size verecek paramız ve evimiz yok.” yazılı broşürler dağıtmıştı. Şimdi ise insanlara Müslüman düşmanlığını aşılamak için mecra olarak, daha geniş bir kesime seslenen Netflix’i kullanıyor.
Sekiz bölümlük dizi, İsveç’teki göçmen Müslümanların “cennet vaadiyle” kandırılarak Rakka’da DAEŞ’e nasıl katıldıkları ve yine DAEŞ’e katılan bu göçmen Müslümanların İsveç’te yapmayı planladığı korkunç terör saldırılarına engel olmaya çalışan İsveç Güvenlik Teşkilatı’nın “mücadelesi” anlatılıyor. Tabii bu, dizinin resmi özeti. İzleyicide uyandırdığı etki ve oluşturduğu hisler bir terör örgütü ile mücadeleden çok daha derin. 
Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna “Zirzop Muhaliflere ne oldu?” başlıklı yazısında diziye dikkat çekiyor ve konusunu şöyle özetliyor: “Seccade, namaz, tekbir, başörtüsü hülasa İslam’a dair ne varsa şeytanlaştırılıyor. İslam adeta terörizmle eşitleniyor.”
Dizide anlatılmak istenen DAEŞ ile mücadele olarak görünebilir ama asıl amaç Müslüman düşmanlığını körüklemek. Yani DAEŞ sadece bir araç. Bunun en büyük kanıtı ise İslam’a dair tüm sembolleri, tüm işaretleri, bir Müslümanın günlük rutinlerini bile terörle özdeşleştirmesi. Örneğin; bir sahnede silahların saklandığı yer olarak seccadenin altının seçilmesi sadece tesadüf ile açıklanabilir mi?
Salih Tuna dizinin son kısmındaki PKK desteğini de şöyle özetliyor: “(…)mahut dizinin son bölümlerinde Suriye’ye kaçırılan gençleri kurtarmak için bir tek ‘Kürtlerin’ yardım edebileceği özellikle vurgulanıyor. Diyeceksiniz ki Kürtler neden hariç olsun, Kürtler de Müslüman değil mi? Elbette Müslüman. Fakat bunların ‘Kürtler’ dedikleri, Suriye’de belirli bir alanı kontrolü altında tutan PKK’nın Suriye kolu.”
Yani İsveç dün olduğu gibi bugün de koronavirüs salgınını fırsata çeviriyor ve milyonlarca insanın evinde oturduğu bir dönemde onlara Netflix üzerinden ulaşarak Müslüman düşmanlığını kışkırtıyor. Dizide şiddet içeriği ve Müslümanlar yok, Müslüman olduğu için şiddet uygulayanlar var. İslam ile DAEŞ bir tutuluyor. Ama işin aslını, DAEŞ’in bizzat kendileri tarafından üretilmiş, geliştirilmiş bir terör örgütü olduğunu, İslam ile hiçbir bağı olmadığını çok iyi bilmesine rağmen Batı dünyası, bu konuda oyunu bildiği gibi oynamaya devam ediyor.
Kaynak: Sabah

Visit Us On TwitterVisit Us On Facebook