Batı Japonya’nın Çugoku bölgesinde bulunan Hiroşima, nükleer saldırıya maruz kalan ilk şehir olarak dünya tarihindeki yerini aldı. Tam 75 yıl önce bugün, yani 6 Ağustos’ta insanlık tarihine kara bir leke sürüldü.
6 Ağustos 1945 Pazartesi günü II. Dünya Savaşı’nın son aşamasına gelindiğinde, saatler 08.15’i gösterirken Amerika Birleşik Devletleri ‘Enola Gay’ adlı B-29 bombardıman uçağından bıraktığı Uranyum-235 tipi ‘Little Boy’ (Küçük Oğlan) isimli atom bombasıyla nükleer saldırıyı gerçekleştirdi. Atom bombası ’Little Boy’, Hiroşima’ya tam 43 saniyede düştü ve saatler 08.16’yı gösterirken yaklaşık 600 metre yükseklikte patladı.
Bomba, düştüğü yere 500 metre uzaklıktaki alan iatomçindeki tüm insanların yüzde 90’ının ölümüne neden oldu. İlk anda 70 bin kişinin yaşamına bir anda son veren saldırı, takip eden hafta içerisinde ise 30 binden fazla kişinin hayatına mal oldu. Hatta bazı kaynaklara göre ölü sayısı toplamda 140 binin üzerine çıktı.
Hiroşima’daki saldırıdan sadece 3 gün sonra 9 Ağustos 1945’te Nagasaki’de Plütonyum -239 tipi atom bombası ‘’Fat Man’’ (Şişko Adam) ile ikinci saldırı gerçekleştirildi.
Amerika Birleşik Devletleri Japonların hayat ve hareket tarzlarını araştırarak onların en çok dışarıda oldukları saati saptayarak saldırı saatini kararlaştırdı.
6. sınıfa giden bir Japon kız çocuğunun boyunun yaklaşık iki katı büyüklüğündeki bu bomba, ilerleyen dönemlerde kansere ve çeşitli radyasyon hastalıklarına sebep oldu. Askeri tarihte gerçekleştirilen yegane nükleer saldırı olan Hiroşima felaketi, bombanın atılmasından hemen sonra yayılan radyasyon ile birçok çocuğun ve yeni doğan bebeğin genetik hastalıklara maruz kalmasına neden oldu.
Hızlı nötronların ölümcül gücü transmutasyona ve kimi metallerin başka metallere dönüşmesine neden oldu. Bombanın etkisi öylesine şiddetliydi ki, radyasyonun çarptığı bir bakır parçası nikele dönüşmüştü ve incelemeye alındı.
Hiroşima’da yaşayan ve 3. sınıfa giden Hatsumi Sakamoto adlı çocuk saldırıyı anlattığı şiirinde şu ifadeleri kullandı: “Atom bombası atıldığında gün geceye döndü ve insanlar bir anda hayalet oldu.”
Saldırıdan sonra şehirde yıllarca bitki bile yetişemeyeceğini iddia edenlere en iyi cevabı vermek ve gelecek nesilleri bu katliam konusunda bilinçlendirmek amacıyla yıllardan beri iktidara gelen tüm Japon Hükümetleri, şehrin bir park gibi inşa edilmesi için çalıştı.
Japonya’yı savaşa sürükleyen etkenlerin başında Japon Kraliyet Ordusu gösterildi. Zira bu ordu, faşist bir askeri azınlık olmasına rağmen yönetimi devraldı ve ülkeyi kaosun ortasına sürükledi. Ordu yönetimi devraldıktan sonra, ‘Japon ırkının yönetmek için doğduğu ve diğerlerinin köle olarak hizmet etmesi gerektiği’ politikasını savundu ve felaket kaçınılmaz oldu.
Diğer taraftan, Hitlerin Avrupa’da gün geçtikçe ilerlemesi ve özellikle Musevilere bir soykırım politikası uygulaması tüm dünyanın tepkisini çekti. Endişenin gitgide büyüdüğü savaş yıllarında bardağı taşıran son damla ise, Hitler’in atom bombası üretmeye karar vermesi oldu. Führer’in bir atom bombası üretilmesi amacıyla araştırmalara başlanması talimatını verdiğini duyan Macar asıllı Musevi fizikçi Leo Szilard, dönemin ABD Başkanı Roosevelt’e bir mektup yazarak durumu bildirdi. Bu mektupta Nobel Ödülü sahibi fizikçi Albert Einstein’ın da imzası yer alıyordu.
Bunun üzerine, ilk kez 1942’de bir atom bombası üretme çalışmalarına başlayan Amerika Birleşik Devletleri bu programa ‘Manhattan Projesi’ adını verdi ve bomba toplamda 120 bin kişinin katılımıyla üretildi.
Bombanın atıldığı tarihte ABD Başkanlığı görevinde bulunan Truman, Hiroşima’ya atılan atom bombası ile ilgili ayrınıtılı bilgileri halka sesleniş konuşmasıyla açıkladı:
“Hiroşimaya atılan atom bombası 13 Şubat 1945’te 130 bin Alman askerinin ölümüyle sonuçlanan Dresden Katliamı’na neden olan on tonluk bombalardan yaklaşık 2 bin kat daha güçlüdür. Atom bombasının Almanlardan önce keşfedilmiş olması insanlığı kurtarmaya yönelik çok önemli bir zaferdir.’”